Hülya Koçyiğit, her pazar TRT 2 ekranlarında yayınlanan “Film Gibi Hayatlar” programının yeni bölümünde, ebru sanatçısı Garip Ay’ı ağırladı.
Hasankeyf’in bir köyünde dünyaya gelen sanatçı, sanat yolculuğundaki ilk adımlarını şöyle anlattı: “Küçükken annem beni hep destekledi. Şimdi benimle gurur duyuyor. Bazen onu programlara davet edip o anlara şahit olmasını istiyorum çünkü bunda onun çok emeği var ama Diyarbakır Güzel Sanatlar Lisesi’ne gitmek istediğimde babama bunu açıklamak zor oldu.”
‘Sanatçıyım’ Diyorsanız…
Marmara Üniversitesi Resim Bölümü'nde başladığı eğitimini, daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde sürdürmeye karar veren Ay, bu değişikliğin sebebini şöyle açıkladı:
“Üniversitedeki müfredatın liseyle neredeyse aynı olduğunu fark ettim. Keşfedilecek nice teknikler varken aynı şeyleri tekrar edeceğimi düşünmek zordu. O zamanlar bir söz işitmiştim, Anadolu’da ‘sanatçıyım’ diyorsanız, üzerine bastığınız halının, duvardaki seramiğin, çininin, hatın iç dinamiklerinden anlamanız lazım.’ Bunları bilmeden sanat yapmak biraz havada kalıyor gibi.”
Ebrunun Çözülemez Tarafı Beni Çok Etkiledi
Ebru sanatına yönelmesindeki süreci anlatan sanatçı, “Hatla başladığım yolculukta, hat sanatının sınırlarının daha belirgin olduğunu fark ettim. Hat sanatı da çok kıymetliydi fakat pratiklerim ve birikimlerim açığa çıkmak için farklı bir fırsat da kolluyordu. Ebru sanatı daha alana açık, denenmemiş hissettirmişti. Bazı şeylere başlar ve çözersiniz, ebrunun çözülemez tarafı da beni çok etkiledi.” dedi.
Sanatına duyduğu tutkuyu ise şu sözlerle dile getiren Ay, “Birkaç ay hiç durmadan, günde birkaç saat uykuyla çalıştığım zamanlar oluyor. Bu çalışmanın bana büyük bir avantajı oldu. Bana kutsal gelen bu emek ve gayret. Anlamlı bulunur, anlamsız bulunur. Ama şunu biliyorum ki dokunulmaz tek bir şey var o da emek.” şeklinde konuştu.
Geleneği ve modern dünyayı bir arada taşıma çabasında olduğunu vurgulayan Ay, “Bir yanımız gelenekler bir yanımız gelişen yeni dünyayla çok iç içe. Bir yandan aslında sadece heybemdekileri çıkarıp işlemeye çalışıyorum. ‘Öğrendiğim her şeyi suda bir anlatı diline, nasıl bir ifade biçimine dönüştürebilirim?’ diye düşündüğüm bir çabadayım.” dedi.
Geleneksel sanatlara olan ilgiyi de değerlendiren sanatçı Ay, “Birazcık mahallelere sıkışan, bunu onlar, şunu bunlar yapar gibi bir algı duvarı var. Kendi dinamiğiyle barışmakta zorlanan bir sınıfsal sorun gördüğümü söyleyebilirim. Ama insanlar zamanla bunu aşıyor.” ifadelerini kullandı.