Gazeteci yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalındaki ifadeleri nedeniyle “Cumhurbaşkanına tehdit” suçlamasıyla dün akşam gözaltına alındı.
Fatih Altaylı bugün öğle saatlerinde Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne getirildi.
Yaklaşık iki saat süren savcılık ifadesinin ardından Altaylı, tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi.
Fatih Altaylı, Tutuklanarak Cezaevine Gönderildi
Yaklaşık yarım saat süren hakimlik ifadesinin ardından da Altaylı, tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Tutuklamaya, Altaylı'nın saklanabileceği ve kaçabileceği iddiasının gerekçe gösterildiği öğrenildi.

Fatih Altaylı’nın ifadesi
Fatih Altaylı savcılık ifadesinde, şunları kaydetti:
“20 Haziran tarihinde yapmış olduğumuz yayında Cumhurbaşkanına karşı herhangi bir tehdit veya hakaret maksadım yoktur. Araştırma şirketinin yapmış olduğu anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaydı hayat şartıyla Cumhurbaşkanlığı yapmasına onay verip vermedikleri yönünde araştırma yapılmış, vatandaşların yüzde 70’i de böyle bir anayasa değişikliğine onay vermeyeceklerini söylemiştir. Yapmış olduğumuz bu yayında da, bu konuyla ilgili Türk halkının Tanzimat’tan bu yana oy kullanarak devlet yönetiminde etkin olmayı sevdiğini, benimsediğini ve herhangi bir kişiye kendi isteği ve denetimi dışında devlette üst düzey görev yapma iznini peşinen vermekten hoşlanmadığını beyan ettim. Türk halkının kendini yönetenlere karşı her zaman eleştirel bir tutum takınabildiğini, padişahlar döneminde dahi padişahların eleştirildiğini, tarihe meraklı entelektüel kimliğim ile ifade ettim. Söylemiş olduğum şeylerin aynıları ya da benzerleri daha önceki tarihlerde, Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu gibi yakın tarihimiz üzerine uzman olan bilim insanları tarafından da defalarca söylenmiştir.”
“Tehdit Benim Asla Yaptığım Bir şey Değildir”
Fatih Altaylı ifadesinin devamında da, şunları kaydetti:
“Burada kesinlikle Cumhurbaşkanına tehdit veya tehdit algısı çıkarılacak beyanım yoktur. Herhangi bir ima dahi yoktur. Olayın bu şekilde anlam bütünlüğü değiştirilerek saptırıldığını, sadece tarihe bilgi vermeye yönelik beyanlarımın bilinçli bir şekilde Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum gibi yansıtıldığını görmekteyim. Bu algı bozulmasından ve sözlerimin çarpıtılmasından şahsım sorumlu değildir. Zira Sayın savcılık makamına sunmuş olduğum USB içerisinde bulunan suça konu edilen videolar izlendiğinde, yaklaşık 3 dakika olan orijinal video benim açıklama yaptığım ve tarihsel bilgi verdiğim videodur. Diğer yaklaşık 30 saniyelik kısa olan video ise bu videoların kesilerek anlam bütünlüğü oluşturulacak şekilde sanki Cumhurbaşkanını tehdit ediyormuşum algısı yaratmak için kurgulanmış ve kamuoyuna sunulmuş videodur. Orijinal olan video izlendiğinde herhangi bir şekilde Cumhurbaşkanını kastederek halk nazarında tehditvari bir konuşma yapmadığım, konuşmanın tamamen tarihsel olduğu açıkça görülecektir. 45 yıllık meslek hayatım boyunca sayısız televizyon programına katıldım ve köşe yazıları yazdım. Bunların herhangi birisinde bırakın Cumhurbaşkanını, herhangi bir vatandaşı dahi tehdit etmişliğim yoktur. Bu suçlamalarla daha önce herhangi bir adli soruşturma ya da kovuşturma dahi geçirmedim. Burada kesinlikle tehdit maksadım yoktur, şahsen tanımış olduğum Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik eleştiri hakkımı kullandım, tehdit benim asla yaptığım bir şey değildir. Ayrıca savcılık sevk evrakında TCK 310/2 maddesi uyarınca suçlandığımı gördüm. Ancak bu suçun oluşabilmesi için fiili bir hareket gerekliliği açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle sadece sözlerimden dolayı, suçun maddi unsurları oluşmamıştır.”
Avukatı Ağladı
Tutuklama kararının ardından Altaylı’nın avukatı Rezan Aydınoğlu gözyaşlarına hakim olamadı. Aydınoğlu’nu Altaylı’nın eşi Hande Altaylı teselli etti. Avukat Ömer Teker ise Fatih Altaylı'nın tutuklanmasına “Daha aşağıya sevk edilmeden, bize bildirim yapılmadan internete sevk maddeleri düşüyor, yazılar düşüyor, daha biz göremiyoruz. Diyecek hiçbir şey yok. Hukukun bittiğini bir daha gördük bu ülkede. Aslan gibi de yatar çıkar Fatih Bey.” sözleriyle tepki gösterdi.
Eşinden İlk Açıklama
Fatih Altaylı'nın eşi Hande Altaylı karar sonrası yaptığı Sözcü'ye yaptığı açıklamada, “Açıklamaya gerek olan şey kararın kendisi. Bizim bir şey açıklayacak durumumuz yok, açıklayamıyoruz çünkü bu durumu.” ifadelerini kullandı.
Hande Altaylı: Geçecek, Bunlar da Geçecek
Fatih Altaylı'nın eşi Hande Altaylı, Fatih Altaylı tutuklandığı için üzülen avukatı “Bugünler de geçecek. Daha kötü şeyler var hayatta. Zalimlerden olmak var mesela. Biz onlardan değiliz” sözleriyle teselli etti.
Bakan Tunç: Eleştiri İle Suç Arasındaki Sınır Nettir
Bakan Tunç, gazeteci Fatih Altaylı'nın YouTube kanalında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan tehdit içerikli sözler sarf ettiği gerekçesiyle tutuklanmasına ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“Bir sosyal medya yayınında 'ömür boyu başkanlık' şeklindeki, tamamen uydurulan asılsız bir iddia üzerinden Sayın Cumhurbaşkanımıza 'diktatör' iftirasında bulunulması; tarihî gerçeklikten uzak, yalan ve yanlış örneklerle hakaret ve şiddet çağrısı içeren bir kara propaganda yapılması kesinlikle kabul edilemez. Hakaret ve tehdit, hiçbir demokratik hukuk düzeninde düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. İfade özgürlüğü; kişilik haklarını, kamu düzenini, milletimizin değerlerini ve devletin anayasal kurumlarını hedef alan saldırıların bahanesi olamaz.
Hukuk devleti ilkesinin gereği olarak hiç kimse, Cumhurbaşkanımıza yönelik diktatörlük gibi çirkin ve yakışıksız ifadelerle hakaret ve tehdit içeren beyanlarda bulunma hakkına sahip değildir. Tehdit ve hakaret, gazetecilik perdesi arkasına saklanarak meşrulaştırılamaz. Soruşturmayı yürüten savcılık, Anayasa’dan ve kanunlardan aldığı yetkiyle, kişi ve unvan ayrımı gözetmeksizin görevini ifa etmektedir. Hiçbir makam ya da kişi, yargıya talimat veremez. Unutulmamalıdır ki demokratik toplumlarda eleştiri ile suç arasındaki sınır nettir. Hukukun çizdiği bu sınır aşıldığında, gerekli adlî mekanizmaların devreye girmesinden rahatsız olunmamalıdır.”
Altaylı’nın Tutuklanmasına Tepkiler
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Altaylı'nın tutuklanmasına tepki gösterdi. Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Fatih Altaylı gibi bir gazeteci, darbe dönemlerinde bile böyle bir suçlama ile tutuklanmamıştır. Gençlerin diliyle sorayım size: Şaka mısınız?”
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanmasına ilişkin olarak, “Hukuk; düşünceye, kişiye ya da iktidara göre değil, evrensel normlara göre işlemelidir. Bu yanlıştan derhal dönülmeli, Fatih Altaylı serbest bırakılmalıdır.” ifadesini kullandı.
Yavaş, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“İfade suçu iddiasıyla tutuklama, ancak kaçma şüphesi, delilleri yok etme ihtimali veya yeni suç işleme tehlikesi varsa uygulanabilir. Oysa ortada ne suç unsuru ne de tutuklamayı gerektirecek bir durum vardır. Tutuklama, bir ceza değil, istisnai bir tedbirdir. Anayasamızın 26. maddesi ve AİHM içtihatları açıkça ifade özgürlüğünü koruma altına alır. Hukuk; düşünceye, kişiye ya da iktidara göre değil, evrensel normlara göre işlemelidir. Bu yanlıştan derhal dönülmeli, Fatih Altaylı serbest bırakılmalıdır.”
Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi resmi hesabından yapılan paylaşımda, “Siyasi rakibinden, avukatın savunmasından, gazeteciden, gençten, sesten, sözden hatta resimden bile korkan bir akıl ülke yönetemez. Bu kadar korkuya teslim olmuş bir iktidara, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha fazla emanet edilemez. Bölgede bütün taşları yerinden oynatacak gelişmeler yaşanırken, tarihin en önemli kırılmalarının içindeyken, hala bu ülkeyi düşman hukuku ile idare edemezsiniz. Gazeteci Fatih Altaylı’nın tutuklanması bu korku duygusunun başka bir tezahürüdür. Attığınız her hukuksuz adım milleti bastırma çabasıdır. Ama bu aziz millet kararını çoktan vermiş ve boyun eğmeyeceğini cümle aleme duyurmuştur.” ifadelerine yer verildi.
İstanbul Barosu'ndan yapılan yazılı açıklamada, Fatih Altaylı'nın tutuklanmasına tepki gösterilerek, şunlar kaydedildi:
“Fatih Altaylı, YouTube hesabında paylaştığı bir videodaki ifadeleri nedeniyle Sulh Ceza Hakimliği tarafından ‘tehdit’ suçlamasıyla tutuklanmıştır. Altaylı’nın kullandığı ifadeler, Anayasa’nın 26. maddesiyle güvence altına alınmış ifade özgürlüğü kapsamındadır ve tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Kaldı ki tehdit suçunun basit hali CMK m.100/4 uyarınca tutuklama yasağı olan suçlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle, sırf tutuklama kararı verebilmek için hukuka aykırı biçimde, tehdit suçunun fiili saldırı olduğu yönünde zorlama bir yorum yapılmış ve böylece eylemin ‘Cumhurbaşkanına fiili saldırı’ sayılabileceği iddia edilmiştir. Oysa basın ve yayın yoluyla yapılan sözlü açıklamalar, fiili saldırı suçunu oluşturamaz. Bu husus, temel hukuk bilgisine sahip herkesin bileceği sabit bir gerçektir. Ayrıca, açıkça beyan edilmemiş düşünceler üzerinden ‘niyet okuma’ yoluyla suç isnadında bulunulması, hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır. Kimse açıklamadığı bir düşünce nedeniyle suçlanamaz, tutuklanamaz. Buna rağmen, ceza hükümleri siyasal iktidarın çıkarları doğrultusunda eğilip bükülerek yargı eliyle baskı aracına dönüştürülmektedir. Hiç kimsenin hukuk güvenliğinin kalmadığı bir düzende adalet, yargı bağımsızlığı, demokrasi ve özgürlüklerden söz edilemez. Yargının, gazeteciler, hukukçular ve siyasetçiler başta olmak üzere toplumu susturma aracı olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz. Bu hukuk dışı uygulamalara derhal son verilmelidir. Fatih Altaylı’ya yönelik haksız ve keyfi tutuklama kararı kaldırılmalı, derhal serbest bırakılmalıdır.”
Sevk Yazısında Doktrine Atıf Yapıldı
Fatih Altaylı’nın tutuklamaya sevk yazısında, emsal karar belirtmeksizin yalnızca bir kitapta yer alan paragrafa atıf yapıldı.
Söz konusu sevk yazısında şu ifadelerin yer aldı:
“Bilindiği üzere; 5237 sayılı TCK'nın 310/2. maddesinde ‘Cumhurbaşkanına karşı diğer fiili saldırılarda bulunan kimse hakkında, ilgili suça ilişkin ceza yarı oranında artırılarak hükmolunur.’ şeklinde düzenleme bulunmaktadır. ‘Fiili saldırıda bulunmak’ terimi, ‘hürriyetini ihlale kalkışmak’ teriminden farklıdır. Bu nedenle ‘hürriyetini ihlale kalkışmak’ suçu, 'kalkışma suçu' olarak nitelendirilen, teşebbüsü tamamlanan suç olarak cezalandırılan, müeyyidesi muayyen bir suçken, ikinci fıkra hükmünde öngörülen suç, birinci fıkradan öngörülen suçtan da farklı olarak, bu nitelikte bir suç değildir. Kısacası, söz konusu hüküm, doktrinde, tamamlayıcı bir hüküm olmadığı, kanuni bir şiddet sebebi olduğu söylenmekle birlikte, hükmü gönderme tekniği ile oluşturulmuş bağımsız bir suçtur.
Gerçekten, Kanun, Cumhurbaşkanına diğer fiili saldırılar derken, suçu, bir yandan suikasttan, yani kasten öldürme suçundan ayırmakta, öte yandan ‘ilgili suç’ ifadesini kullanarak, belirsiz bir usulle, diğer suçlara göndermede bulunmaktadır. Gönderme, TCK 299. maddede özel olarak Cumhurbaşkanına hakaret düzenlediğinden, doğal olarak, hakaret ve sövme suçları dışında kalan, Cumhurbaşkanının şahsına saldırı oluşturan, kişilere karşı kasıtlı diğer suçlardır. Doktrinde, kasıtlı yaralama dâhil, şahsi hürriyetten, haberleşme hürriyetine, kişi hürriyetinden yoksun bırakmadan, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan konut dokunulmazlığına kadar suçların, hatta tehdit suçunun fiili saldırı kavramına dâhil olduğu ifade edilmektedir. Böyle olunca, gönderme kapsamında olan her suç, takip usulü hariç, kendi kimliğini korur ve kendi kuralına tabi olur. Suçun teşebbüs aşamasında kalmasına veya tamamlanmış olmasına göre, Kanunda o suç için öngörülen ceza, TCK 61. Madde hükmü esas olmak üzere belirlendikten sonra, elde edilen ceza, yarı oranında artırılır.”
Sevk yazısında, Fatih Altaylı'nın Youtube hesabı üzerinden 20 Haziran 2025'te yaptığı yayındaki videosunun 26.53 dakika ile 29.42 dakikaları arasındaki sözlerine, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kastederek beyanlarda bulunduğu” şeklinde yer verildi.
Savcılığın sevk yazısında, “Şüphelinin dile getirdiği sözlerin, gerek kanun metni ve kanun gerekçeleri, gerekse doktrinsel açıklamalar ile açıklandığı üzere Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a karşı tehdit suçunu oluşturduğu ve tehdit suçunun da fiili saldırı kavramına dahil olduğu, bu haliyle şüphelinin eyleminin TCK 310/2 maddesi delaleti ile TCK 106/1 maddelerinde düzenlenen suçu oluşturduğu, şüphelinin üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu anlaşılmakla şüphelinin tutuklanmasına karar verilmesi kamu adına talep olunur.” denildi.