HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı’nın Van’da düzenlediği “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”nda STK temsilcileri, akademisyenler ve kanaat önderleri selamlama konuşmalarını yaptı.
Siyasetçi Yazar İbrahim Güçlü, Kadim Aşiretler Federasyonu Başkanı Rasim Aslan, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Salih Geçit, Van İl Müftüsü Dr. Mehmet Sırrı Şık ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Abdulhadi Timurtaş selamlama konuşmalarında çalıştayın önemine değindi ve Kürt meselesinin çözümüne ilişkin önerilerde bulundu.
“Kürtlerin Türkler Kadar Hakkı Var”
Çalıştayın çok önemli bir aşamada gerçekleştiğini belirten Hukukçu Yazar İbrahim Güçlü, “HÜDA PAR'ın bu aşamada önemli bir rolü var; şu anda Meclis Komisyonu'nda ve komisyondaki tüm Kürt partileriyle uzlaşıya varma konusunda büyük bir fırsata sahip olan ilk parti.” dedi.
Güçlü, “Mesela bir Kürt annesi Kürtçe konuştu ve tepki geldi. Mesela İslamcı kardeşlerimizden biri çok doğal bir şey söyledi: 'Kürtlerin Türkler kadar hakkı var ve PKK'nın verdiği zarar devletten daha büyük. Bu meseleyi PKK ile mi çözmek istiyorsunuz, bu yol değil. Halkınızla çözün, Kürtlerle çözün.' Bundan daha doğal bir şey var mı? Protesto ettiler, toplantıyı terk ettiler. HÜDA PAR bu konularda çok önemli bir rol oynamalı.” diye konuştu.
"Dil yok edilirse Kürt halkı yok edilir” diyen Güçlü, HÜDA PAR’ın Kürt halkının farkındalığını artırmasındaki önemine vurgu yaptı.
“Said Nursi, Tüm İslam Âlemine Rehber Olmuştur”
Kürt milletinin tarih boyunca birçok badire atlattığını ifade eden Kadim Aşiretler Federasyonu Başkanı Rasim Aslan, ”Bu milletin kalbi İslam'ın nuru ile aydınlanmıştır. Bu topraklarda büyüyen her çocuk adaletin, merhametin, kardeşliğin ne demek olduğunu ecdadından öğrenmiştir. Kürt milleti hiçbir zaman zulme boyun eğmemiş, mazluma uzanan eli geri çevirmemiş, zalimin karşısında susmamıştır. Tarihimiz sadece savaşlarla değil şefkat, dayanışma ve insanlıkla yazılmıştır. Bunun en güzel örneklerinden biri, asırlar boyunca yetiştirdiği büyük İslam âlimleridir. Bediüzzaman Said Nursi iman akidelerini savunarak, sadece Kürt milletini değil, tüm İslam âlemine rehber olmuştur.” ifadelerini kullandı.
“Kürt Meselesine İnsani Çözüm, Toplumun Farklı Kesimleri Arasında Barışı Güçlendirecektir”
“Kürtçenin eğitim dili olarak kullanımı sadece bir dil meselesi değil, aynı zamanda sosyolojik temellere dayanan kimlik ve kültürün nesiller boyu aktarılmasıdır.” diyen Aslan, “Ülkemizde Kürt meselesine insani çözüm süreci, toplumun farklı kesimleri arasında barış, anlayış ve karşılıklı saygı kültürünü güçlendirecektir. Kürt-Türk ilişkilerinde yeni bir bilinç oluşturacaktır. Bu süreç tarihsel farkındalık ve birlikte yaşama iradesini pekiştirerek toplumsal uzlaşıyı destekleyecektir. Ancak bugün bazıları bu birliği, bu direnci ve bu imanla yoğrulmuş kimliği zayıflatmak istemektedir. Kardeşi kardeşe düşürmek, bu milletin vicdanını susturmak istemektedir.” dedi.
“Beşeri Sistemlerin Adı Ne Olursa Olsun İnsanlara Adalet Ve Hakkaniyet Getirmediğini Görüyor Ve Yaşıyoruz”
“Yegâne kurtuluş reçetemiz İslami bir hayat ve temiz bir ahlakı düstur edinen bir anlayışla mümkündür.” İfadelerini kullanan Aslan, konuşmasını şöyle noktaladı:
“Beşeri sistemlerin adı ne olursa olsun insanlara hak, hukuk, adalet ve hakkaniyet getirmediğini yaşadığımız bu asırlarda her gün görüyor ve yaşıyoruz. Güçlünün haklı olduğu değil, hakkın güçlü olduğu bir sistem Kürtler için de Türkler için de Araplar için de hatta gayrimüslimler için de elzemdir. Tek kurtuluş yolu budur.”
“Biz Kürtler, Kürt Olarak Değil Müslüman Olarak Bu Ümmete Hizmet Ettik”
Kürtlerin, İslam'ın ilk yıllarından itibaren Araplardan sonra topluca kitleler halinde Müslüman olduğunu hatırlatan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mehmet Salih Geçit, “İslam tarihinin ilk yıllarından bugüne kadar, İslami mücadelelerde ümmetin ortak menfaatleri ve maslahatını nazar-ı itibara aldık ve kendi insani haklarımızın önüne geçirip fedakârlıkta da bulunduk. Ayet-i kerimedeki 'Bir bütün olarak Allah'ın ipine yapışın ve ayrılmayın.' ayetinin tam bir tecellisi olduk. Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar Emevi, Abbasi, Selçuklu, Eyyubi Osmanlı Devletleri'nin değişik kademelerinde biz Kürtler, Kürt olarak değil Müslüman olarak bu ümmete hizmet ettik. Ve sonra halifelik kaldırıldı. Halifeliğin ilgasından sonra bölgede ulus devletler kuruldu. Kürtlerin bu tarihi fedakârlıkları unutuldu, ilmi hizmetleri inkâr edildi, ümmet bilinci yok edildi, kavim olarak da kabul edilmedi. Bu inkâr süreci İslami kimliğimizin zayıflamasına ve kültürel çözülmeye de yol açtı. Son yüzyılda Türkiye, İran, Irak, Suriye ve diğer coğrafyalarda kimliğimiz inkâr edildi, gençlerimiz birtakım ideolojilere kurban edildi, ahlaki değerlerimiz zayıflatıldı ve İslam'dan kopuk bir neslin yetişmesine sebep olundu.” ifadelerini kullandı.
“Bize İnsani Ve İslami Haklarımızı İade Edin”
Hem insani hem de İslami haklarının savunmak ve bunu anlatmak zorunda olduklarını söyleyen Geçit, “Müslüman kardeşlerimizden bu haklarımıza sahip çıkmasını yüz yıl bekledik. Ama ne yazık ki Müslüman kardeşlerimiz kendileri için istediklerini bir kardeş olarak bizim için istemediler. Bizler Kurtuluş Savaşı'nda da Çanakkale'de de fedakârlık yaptık. Bu topraklara İslam'ın gelişini sağlayan ve hızlandıran Sultan Alparslan ordusunda da yer aldık. Kıbrıs'ta da Kore'de de Müslüman kardeşlerimizle, ordularımızla birlikte hareket ettik. Ancak geldiğimiz noktada gördüğünüz üzere bizim gençlerimiz artık İslami kimlikten uzaklaştırıldığı için bu fedakârlığı bu gençlerden beklemek biraz zorlaştı. Biz netice itibariyle diyoruz ki Müslüman bir kardeşiniz olarak tekrar elimizi size açıyoruz ve tarih boyunca gösterdiğimiz fedakârlıklarımızı görmenizi sizden talep ediyoruz ve biz çok şey istemiyoruz. Bir insan olarak, bir kardeşiniz ve bir Müslüman kardeşiniz olarak ey Türk abilerimiz, ey Fars abilerimiz, ey Arap abilerimiz bize insani ve İslami haklarımızı iade edin. Bundan başka bir şey istemiyoruz.” şeklinde konuştu.
“İslam, İnsanı Yetiştirir, İnsan Erdemleriyle Çözümler Bulur”
Beşerî sistemlerin insanlığın genel olarak dertlerine mutlak anlamda çözüm bulmakta aciz olduğunu vurgulayan Van İl Müftüsü Dr. Sırrı Şık, “Allah-u Teâlâ Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor ki, 'Herkes konuşabilir ama hiç kimse sesini peygamberin sesinden daha fazla yükseltemez.' O da vahyin sesidir kıymetli kardeşlerim. Dertlerimize derman bulmaya çalışırken, duygusal davranacak olursak adil değerlendirme yapamayız. Çünkü Allah-u Teâlâ bu noktada bizleri şöyle uyarmakta, 'Duygularınıza göre hareket etmeyin.' Değilse asla adil bir değerlendirme yapamazsınız. Haliyle eğer çözümü ararken de bulmaya çalışırken de eğer duygusallıklarımızı ön plana çıkaracak olursak, maalesef akim bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.” diye konuştu.
“İslamiyet'i Olması Gibi Anlayacağız, Sahipleneceğiz, Anlatacağız”
İslamiyet'in, bütün dertlerin dermanı olduğunu kaydeden Mehmet Sırrı Şık, “Dolayısıyla İslam'a mutlak anlamda bir bütün olarak muhtaç olduğumuzun farkında olmamız lazım. Eğer biz İslamiyet'i haşa bir aparat olarak değerlendirecek olursak, yani birtakım insani, birtakım siyasi, birtakım ideolojik hedefler doğrultusunda İslamiyet'i adeta istismar edecek olursak işte o zaman besmelesiz bir iş yapmış olacağız ki hedefe bizi vardırması mümkün olmaz. Onun için İslamiyet'i olması gibi anlayacağız, sahipleneceğiz, anlatacağız.” ifadelerini kullandı.
“Müslüman Milletlerin Zihninden Ümmet Fikrini Çıkaran Ve Fıtratıyla Oynayan Da Siyonistlerdir”
İnsanlığın bugün siyasi, dini, milli, ekonomik, kültürel, eğitim ve coğrafik gibi birçok konuda ciddi sorunlar yaşadığını belirten Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdulhadi Timurtaş, sorunların temelinde fıtrattan uzaklaşmanın yattığını söyledi. Egemen güçlerin ve toplum mühendisliğine kalkışan ifsat hareketlerinin farklılıkları reddetmesinin, başkalarına tercih hakkını bırakmamasının ve bütün yönleriyle kendisini dayatmasının, sorunu daha da çıkmaz hale getirdiğini söyleyen Timurtaş, “Bugün insanlığı pençesinin içine alan ve dünyayı yönettiğini iddia eden siyonist düzen bir ifsat düzenidir, insanlığı tek tipleştirmeye çalışan bir şer odağıdır. Fıtrata o virüslü ellerini uzatan, Müslüman milletlerin zihninden ümmet fikrini çıkaran ve fıtratıyla oynayan da siyonistlerdir. Ne yazık ki Müslüman coğrafyalarda birçok yönde gücü ellerinde bulunduran yerel uşakları da adım adım efendilerinin izini takip etmektedirler.” dedi.
“Kürt Dili, Topyekûn Bir Eğitim Sisteminin Dili Olmaya Hazır Ve Muktedir Bir Dil Seviyesine Gelmiştir”
Timurtaş, şöyle devam etti:
“Dolayısıyla soyu tükenmesin diye bazı çiçek, böcek ve canlıları korumak ve neslinin devamını sağlamak için nasıl emek sarf ediliyor ve büyük bütçeler ayırılıyorsa dil ve kültürler için aynısını yapmak fıtratın ve insanlığın gereğidir. Bu gün uzun bekleyişlerden sonra ülkemizin farklı üniversitelerinde Kürt Dili Edebiyatı bölümlerinin açılması, Millî Eğitim'e bağlı okullarda seçmeli Kürtçe ve diğer dillerin müfredata konması, TRT bünyesinde Kürtçe ve diğer dillere birer kanalın tahsis edilmesi fıtrata dönüşün bir tezahürüdür. Bu vesileyle belirtmek isterim ki Kürt dili, topyekûn bir eğitim sisteminin dili olmaya hazır ve muktedir bir dil seviyesine gelmiştir. Hakeza Kürtçenin Üniversite dediğimiz akademi camiasında, şiir, roman, hikâye ve eleştiri gibi edebi mahfillerde de diğer dünya dilleri ile yarışacak seviyededir.”
“Ne Zaman Birileri Kürtlerin Taleplerini Dillendirmeye Çalıştıysa Şer Odakları Tarafından Adeta Linç Edilmiştir”
Prof. Dr. Timurtaş, “Her nedense ne zaman birileri Kürtlerin fıtri ve insani taleplerini dinlemeye ve dillendirmeye çalıştıysa şer odakları tarafından adeta linç edilmiştir ve her kim bu konuda fıtratın çağrısına evet demişse birbirine zıt olsalar da belli mihraklar tarafından susturulmaya çalışılmış ve ilgili girişimler, gayretler amacından saptırılmıştır. Bugün Kürt Meselesinde İnsani Çözüm başlıklı çalıştay da fıtrata dönmeye bir çağrıdır.” şeklinde konuştu.